1 Nisan 2010 Perşembe

IŞIĞIN YANSIMASI...


2.bolum

Uyandı, hızla hazırlandı ve evden çıktı. Onu bir an önce görmek yanında olmak istiyordu. Ofise, o kadar erken gelmişti ki kimse yoktu. Asansörün kapısını açacağı anda aşağıdan çağırdı biri. Beklerken içinde onun geliyor olmasını umut etti. Asansör bulunduğu katta durdu ve o geldi, birkaç saniye kapıda öylece kalakaldılar. Yine aynı suskunluk, konuşmak istese bile kelimeler boğazında düğümlenecekmişçesine içindeki heyecan. Ofise girdiklerinde kendi odalarına gittiler, birkaç saniye sonra mutfak kapısında yine yan yana geldiler. Kahvaltı yaptın mı diye sordu kadına, elindeki poşeti göstererek, çay hazırladı hemen. Şimdi birlikte, aynı oda da, gözleri boşluğa dalmış onun gözlerinden gözlerini kaçırmaya çalışıyordu. Ofise gelenlerin sesleriyle irkildiler ve sıradan bir kahvaltı havasında masanın üzerini temizlediler. Bütün bir gün, ona çok yakın ama bir o kadar uzakta, onu düşünerek bitti. Akşam olduğunda herkes gittiğinde yine baş başa kaldılar, ikisi de gidemiyordu, oturdukları yerde mıhlanmışçasına. Yağmur başlamıştı fırtına ile birlikte, pencereye yaklaştı, kaçışan insanları seyrederken onun nefesini hissetti, omuzlarından sıkıca kavradı avuçlarında sıcaklığını hissediyordu. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki, hızla nefes alıyor kalbinin temposuna ayak uydurmaya çalıyor gibiydi. Adam onu kendine doğru çevirdi, sadece dudaklarına bakabiliyordu titreyen bir sesle ‘’ÖZLEDİM ‘’ dedi kuvvetlice kadını kendine çekti ve öpüşmeye başladılar. Kadın, hayatın hiçbir bölümünde yaşayamadığı, yaşamak istediği onu, yakalamışçasına ve kaybetmekten korkarcasına sıkıca sarıldı. Uzun ve acılarla yaşanan hayatın öyle bir anında rastladı ki ona, o anda yeniden hayata bahar tadında bakmaya başlamıştı artık. Kimine göre sadece bir ışık, kimine göre dönüm noktası, ama mutluydu kadın, bu onun beklediği ışıktı artık buna emindi. O gece yine ofiste yan yana sabahladılar, eve gitmek ondan ayrı kalmak istemiyordu kadın, hafta sonu olduğu için rahatlardı, ofise kimse gelmeyecekti. Ne yapacaklarını düşünürken, adam hafta sonu seninle olmak istiyorum dedi kadına, beklediği tam da böyle bir şeydi, kendisi ifade edemezdi asla. İki günlük plan yaptılar hiç ayrılmadan geçirecekleri bir hafta sonu için hazırlık yapıp, yola çıktılar. Kış aylarının son günlerinde sahil yolu oldukça sakindi, yağmurla birlikte ortaya çıkan toprağın kokusu hissediliyordu. Kumsalda sevimli küçük bir restoran gördüler, bir şeyler atıştırmak için durdular. Kadın iskelesine hayran kalmıştı, hemen oraya yöneldi ve iskelenin ucuna kadar gidip ufka baktı, gri dedi içinden, gökyüzü, deniz hepsi gri, tıpkı içimdeki bilinmez heyecan ve belirsizlik gibi. Oturdu iskelenin ucuna, sonsuz griyi izledi, sorularına cevap bulabilecekmiş gibi bekledi. Adamın sırtına koyduğu şal ile aslında ne kadar üşüdüğünü fark etti. Elindeki çay fincanını uzattı adam yudumladı ve yanağına kondurduğu buse ile teşekkürünü ifade etti. Restorana girdiler tıpkı eve benzeyen şömineyle ısınan sıcacık bir yerdi ve içerisi kızarmış ekmek kokuyordu. Masada kahvaltı için her şey vardı, keyifli bir kahvaltının ardından yola devam ettiler. Küçük cümleler de olsa artık konuşuyorlardı, yolda gördükleri ağaçlar, evler, insanlar hakkında. Bir sahil kasabasına geldiler, kumsalda bir otele yerleştiler, odalar birer minik ev görünümündeydi. Sanki onlardan başka kimse kalmıyordu, sessizlik hakimdi, odaya yerleştiler. Çok yorulmuşçasına kendini yatağa bıraktı, adamda yanına.Kadın, adamın kollarının üzerine koydu başını, parmağıyla yüzünün hatlarını çizdi beynine gözleri kapalı. Saçlarından başlıyor, boynuna geldiğinde çevik bir hareketle yeniden saçlarına geri dönüyordu. Kaç kez bunu yaptığını fark etmemişti bile, adam onun elini tutana kadar, sonra sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Ayrı kalmaktan korkarcasına sıkıca sarıldılar. Daha önce hiç hissetmediği kadar mutluydu, beklediği IŞIĞI,GRİ bir günde yakalamıştı.