31 Ekim 2010 Pazar

SONSUZLUK ÇUKURUNDA....










Bağlanmak bir tutam sevgiye muhtaç körleşmiş gözlerle umursamazca acıların yaşanacağını bile bile...

Bu kaçıncı acı hayata dair yaşanacaklar adına her defasında imkansızı yakalamak için kaçıncı çırpınış...

Sevmek bu kadar ucuzlamışken bu dünyada gerçeği görebilmek bu kadar zorken ASCHK ın gözlerinde...

Beklemek gerçek sevgiyi sanki yoktan var olacakmış gibi ne acı...

Sonsuzluk çukurunda...

6 Ekim 2010 Çarşamba

MUTLULUK PERİSİ...









Onu yazmak için erken diye düşündü içinden, oysa öylesine çabuk girmişti ki hayatına, öylesine çabuk sarmıştı ki benliğini…

Onda kendini bulmuş, hayatında ki enerji,huzur, mutluluk olmuştu.

Yıllardır aşka kapattığı yüreğindeki heyecanın tarifi bile imkansız iken, her gün onun varlığı ile yeni bir güne uyanmanın huzuruna kapılmıştı.

Aynada gördüğü uyku mahmuru yüzünde bulduğu tebessümün, yolda giderken radyoda dinlediği müziğin, şarkıya eşlik edişinin hatta sözlerinde aschk' ı arayışının bile ayrı bir anlamı vardı.

Ondan gelecek telefonu beklerken arayıp aramama arasında kalmanın, ilk o arasın beni diye beklemesinin ve onun sesini duyduğu anda kulakları çınlatan kahkahasının bile anlamı vardı…

Özlemenin bile anlam kazandığı yeni aschk için mutluluk perisi sihirli çubuğyla gelmişti artık...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

IŞIĞIN YANSIMASI


3.Bölüm
Uyandığında, bir an hayal sandı yaşadıklarını, yanında uzanan adamı gördüğünde gülümsedi sevgiyle. İzledi yüzündeki her bir çizgiyi, uyandırmaya kıyamadı, saatlerce öyle kalabilirdi. Onu seyrettiğini hissetti adam belki de, birden gözlerini açtı ve kadına günaydın ‘’ASCHK ’’ım dedi. Kadın o an mutluluğun doruğunda utangaç bir tavırla, adamın göğsüne yasladı başını. Kendi kalp atışı karışıyordu onun kalp atışlarına, hissettiği sıcaklıktan hiç uzaklaşmak istemiyordu.
Kahvaltı bittiğinde sahile indiler, kumsalda rüzgar sert esmesine rağmen, yosun kokan havayı içine çekmek istediğini söyledi adama. Yürümeye başladılar, dalgalar kumsalı dövercesine geliyor, çalkalanan denizde oluşan köpükler bembeyaz bir şerit oluşturuyordu. Ayakkabılarının kimi zaman kaçamak da olsa ıslanmasını görmezden geliyordu. Deniz kabuklarını bulmaya çalışıyordu gözleri küçük bir çocuk gibi, içindeki coşku, heyecan, hepsi onu çocuklaştırmıştı. Kumsalda duran bir dal ile kumun üzerine ‘’ASCHK‘’ yazdı. Rüzgarla dans eden saçları karmakarışık olmuştu ve o karışıklıkta gülümseyen yüzü kaybolmuş gibiydi. Adam beline doladı kollarını, onu kucakladı bir süre döndüler oldukları yerde ve birlikte kumların üzerine bıraktılar kendilerini. Yaşadığı anın tadına varmaya çalışırken, adam gözlerinin içine o kadar büyük sevgiyle bakıyordu ki gözbebeklerinin içini görebilecek kadar etkileyiciydi. Kendi duygularını düşünmekten onun gözlerindeki yerini bilemiyordu o ana kadar, oysa gözleri öyle sevgi dolu bakıyordu ki, öylesine saf ve huzur dolu. Kocaman elleri naif dokunuyordu, pamuk kadar yumuşaktı sanki. İleride bir tekne gördüler, kim bilir hangi fırtınada su almış ve kıyıya vurmuştu. Kahkahalarla koşarak teknenin yanına gittiler, ikisinin de aynı anda aklından aynı şey geçmişti. Çürümeye yüz tutmuş tahtanın üzerine topladıkları deniz kabuklarını dizmeye başladılar, güzel olanları ayıklayıp beğenmediklerini kumun üzerine bıraktılar. Adam birkaç güzel parçayı seçti kendine, kadın sordu onları ne yapacağını, sürpriz dedi adam. Sahilde uzunca bir süre kaldıklarının farkına vardılar, acıktıklarını hissettiklerinde. Otelin kumsaldaki restoranına geldiklerinde cam kenarındaki masada oturdular, kanat çırpmadan süzülen martıları izlediler. Duydukları sesle irkildiler, garsona siparişlerini söylediler ve yemeklerini yedikten sonra şömine karşısında duran kanepeye geçtiler. Şaraplarını yudumlarken, çıtırdayan odun sesleri ve ateşin renkleriyle ısındılar.

1 Nisan 2010 Perşembe

IŞIĞIN YANSIMASI...


2.bolum

Uyandı, hızla hazırlandı ve evden çıktı. Onu bir an önce görmek yanında olmak istiyordu. Ofise, o kadar erken gelmişti ki kimse yoktu. Asansörün kapısını açacağı anda aşağıdan çağırdı biri. Beklerken içinde onun geliyor olmasını umut etti. Asansör bulunduğu katta durdu ve o geldi, birkaç saniye kapıda öylece kalakaldılar. Yine aynı suskunluk, konuşmak istese bile kelimeler boğazında düğümlenecekmişçesine içindeki heyecan. Ofise girdiklerinde kendi odalarına gittiler, birkaç saniye sonra mutfak kapısında yine yan yana geldiler. Kahvaltı yaptın mı diye sordu kadına, elindeki poşeti göstererek, çay hazırladı hemen. Şimdi birlikte, aynı oda da, gözleri boşluğa dalmış onun gözlerinden gözlerini kaçırmaya çalışıyordu. Ofise gelenlerin sesleriyle irkildiler ve sıradan bir kahvaltı havasında masanın üzerini temizlediler. Bütün bir gün, ona çok yakın ama bir o kadar uzakta, onu düşünerek bitti. Akşam olduğunda herkes gittiğinde yine baş başa kaldılar, ikisi de gidemiyordu, oturdukları yerde mıhlanmışçasına. Yağmur başlamıştı fırtına ile birlikte, pencereye yaklaştı, kaçışan insanları seyrederken onun nefesini hissetti, omuzlarından sıkıca kavradı avuçlarında sıcaklığını hissediyordu. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki, hızla nefes alıyor kalbinin temposuna ayak uydurmaya çalıyor gibiydi. Adam onu kendine doğru çevirdi, sadece dudaklarına bakabiliyordu titreyen bir sesle ‘’ÖZLEDİM ‘’ dedi kuvvetlice kadını kendine çekti ve öpüşmeye başladılar. Kadın, hayatın hiçbir bölümünde yaşayamadığı, yaşamak istediği onu, yakalamışçasına ve kaybetmekten korkarcasına sıkıca sarıldı. Uzun ve acılarla yaşanan hayatın öyle bir anında rastladı ki ona, o anda yeniden hayata bahar tadında bakmaya başlamıştı artık. Kimine göre sadece bir ışık, kimine göre dönüm noktası, ama mutluydu kadın, bu onun beklediği ışıktı artık buna emindi. O gece yine ofiste yan yana sabahladılar, eve gitmek ondan ayrı kalmak istemiyordu kadın, hafta sonu olduğu için rahatlardı, ofise kimse gelmeyecekti. Ne yapacaklarını düşünürken, adam hafta sonu seninle olmak istiyorum dedi kadına, beklediği tam da böyle bir şeydi, kendisi ifade edemezdi asla. İki günlük plan yaptılar hiç ayrılmadan geçirecekleri bir hafta sonu için hazırlık yapıp, yola çıktılar. Kış aylarının son günlerinde sahil yolu oldukça sakindi, yağmurla birlikte ortaya çıkan toprağın kokusu hissediliyordu. Kumsalda sevimli küçük bir restoran gördüler, bir şeyler atıştırmak için durdular. Kadın iskelesine hayran kalmıştı, hemen oraya yöneldi ve iskelenin ucuna kadar gidip ufka baktı, gri dedi içinden, gökyüzü, deniz hepsi gri, tıpkı içimdeki bilinmez heyecan ve belirsizlik gibi. Oturdu iskelenin ucuna, sonsuz griyi izledi, sorularına cevap bulabilecekmiş gibi bekledi. Adamın sırtına koyduğu şal ile aslında ne kadar üşüdüğünü fark etti. Elindeki çay fincanını uzattı adam yudumladı ve yanağına kondurduğu buse ile teşekkürünü ifade etti. Restorana girdiler tıpkı eve benzeyen şömineyle ısınan sıcacık bir yerdi ve içerisi kızarmış ekmek kokuyordu. Masada kahvaltı için her şey vardı, keyifli bir kahvaltının ardından yola devam ettiler. Küçük cümleler de olsa artık konuşuyorlardı, yolda gördükleri ağaçlar, evler, insanlar hakkında. Bir sahil kasabasına geldiler, kumsalda bir otele yerleştiler, odalar birer minik ev görünümündeydi. Sanki onlardan başka kimse kalmıyordu, sessizlik hakimdi, odaya yerleştiler. Çok yorulmuşçasına kendini yatağa bıraktı, adamda yanına.Kadın, adamın kollarının üzerine koydu başını, parmağıyla yüzünün hatlarını çizdi beynine gözleri kapalı. Saçlarından başlıyor, boynuna geldiğinde çevik bir hareketle yeniden saçlarına geri dönüyordu. Kaç kez bunu yaptığını fark etmemişti bile, adam onun elini tutana kadar, sonra sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Ayrı kalmaktan korkarcasına sıkıca sarıldılar. Daha önce hiç hissetmediği kadar mutluydu, beklediği IŞIĞI,GRİ bir günde yakalamıştı.

30 Mart 2010 Salı

IŞIĞIN YANSIMASI….


1. Bölüm

Kimi zaman bir yol ayrımı, öyle bir an gelir ki ne sağdaki yola gitmek ister, ne de soldaki yola. Ortası kurtuluş gibi gelir, her sorumluluktan, her yenilgiden, her yıkıntıdan, her acıdan.Öyle bir anda çıktı genç kadının karşısına, hayata küsmüş, umutlarını yitirmiş, sessiz sakin ölümü beklerken.
Işığı oldu, içindeki karanlığı aydınlatan, hayata bağlayan.
Gizemli ama bir o kadar heyecan dolu, konuşurken gözlerine bakmak bile ürpertiyordu kadının içini coşkuyla. O çalışırken geç saatlere kadar, işi olmadığı halde sırf onu daha çok görebilmek için kalıyordu ofiste, gidemiyordu. Onunla konuşabilmek adına bahane konular bulmaya çalışıyor, ona yakın olabilmek için bildiği halde bilmiyormuş gibi davranarak abuk sabuk sorular soruyordu.
Bir gün iş çıkışı, evine bırakmayı teklif etti, sahilde durdu kadın, hava soğuk ve yağmur yağıyordu, sohbete başladılar, sanki başka birinden bahseder gibi içinde ona olan sevgiyi anlatmaya başladı. Tutkusunun derinliğini hissetmesini istedi. Sustular, uzun bir süre konuşmadılar, anlamalısın diyordu kadın, anlattığı sevginin sahibi sensin diyordu içinden. Gözleri doldu, teni ürperdi, bir dokunsa içindeki bütün duygularla ona sarılmaya öylesine hazırdı. Saatler ilerledikçe, suskunluğu bozan, cama değen yağmur damlalarını izler oldular. Genç kadın yüzünü ona çevirdi, artık daha fazla beklemeyecekti, bir anda söyleyecekti, hazır hissetti kendini o anda. Göz göze geldiler, dudaklarını araladığı anda onun dudaklarının sıcaklığını hissetti, nefesi kesildi, böyle bir heyecanı daha önce hiç yaşamamıştı. Nasıl bir histi bu tarifi imkansız, bütün gece içindeki savaşın yorgunluğunu bile unutturan. Uzun süre birbirlerine sarılı kaldılar, hiç konuşmadılar, sanki büyü bozulacak gibi. Gün ağardı ve hiç konuşmadan yola çıktılar, ofise geldiler.
Birbirlerinden uzak odalarda, yaşananları düşündü kadın, peki şimdi ne olacaktı, karşılıklı duygulardı ama ya bundan sonrası ne olacaktı? Bütün gün hem uykusuzluktan hem de yaşananları düşünmekten yorgun düştü. Ama konuşmak istiyordu bir an önce akşamın olmasını diliyordu. Ofiste yine ikisi kaldı, yan yana oturdular, konuşmak istiyor ama konuşamıyordu, ne söyleyecek nereden başlayacaktı, sanırım o da aynı durumdaydı, bütün gün bir araya gelmemeye çalışmasının nedeni de buydu. Ellerini avuçlarının arasında sıkıca tuttu kadının, tanrım yine o sıcaklık, yine o dayanılmaz heyecan, yine suskunluk. Dokunuşlarla anlatmaya başladılar hislerini, kelimelerin yeterli olmadığı an böyle bir şey diye düşünüyordu. Şimdi artık bütün vücudu ona esirdi, sarıldılar sımsıkı, orada uyuyakaldılar.
Sabah yalnız uyandı koltukta, mutfaktan gelen sesleri duydu, ayağa kalktı üstünü başını düzeltti, yüzünü yıkadı ve aynada kendisine baktı, huzurun ve mutluluğun yüzüne yansımasını gördü. Gözlerinin içi gülüyordu, o coşkuyla mutfağa gitti, çay demlenmiş, sıcacık poğaçalar alınmıştı, onun için hazırlanmıştı hepside. Yanağına küçük bir buse kondurdu, teşekkür edercesine.
Hala konuşamıyorlardı aslında, anlamsız gibi görünse de, konuşmadan anlayabiliyorlardı birbirlerini, aynı şeyi hissetmek, istemek işte buydu. Kahvaltı bitene kadar yine konuşamadılar. Diğerleri gelmeden kahvaltı masasını birlikte topladılar ve odalarına gittiler. Yine birbirlerinden uzak ama özlemle bir gün onları bekliyordu. O ne düşünüyor diye geçti koca bir gün. Akşam olmuştu artık eve gitmesi gerekiyordu istemese de. Otoparka yürürken yanında onu hissetti, eli eline değiyordu, ama tutmadı, yanında yürümeye devam etti. Arabanın kapılarını açtı, o da yanına oturdu, bende geliyorum seninle dedi. Birlikte yola çıktılar, eliyle boynunu kavramıştı. Sanki sürekli o sıcaklığı hissetmesini ister gibiydi. Eve geldiklerinde genç adam vedalaştı, onca yolu sırf onunla daha fazla vakit geçirmek için gelmiş ve şimdi geri dönecekti. Onu çok özel hissettirdi. Yatağına uzandığında gözlerini kapattığında onu gördü gözleri onu düşünerek uyuyakaldı.

5 Mart 2010 Cuma

ISSIZLIĞIN ORTASINDA…


Derinlerden gelen müziğin sesiydi ona eşlik eden, ılık bahar akşamında cırcır böceklerinin sesiyle ahenk içinde.
Yazmayı seviyordu, kalem ve kağıt olmalıydı hislerini anlatan, ne daktilo olmalıydı nede bilgisayar, teknolojiyi sevmiyordu, her ne kadar kolay olsa da.
Kalemin acıttığının farkına vardığında gözlerini ayırdı dalıp gittiği uzaklardan. Ellerini birleştirdi yüzünde, sanki bir ağrı saplanmış gibi sıktı şakaklarını, düşünmek istemiyordu yaşanan bütün olayları. Zamana bırakmalıydı belki de, bitmeyeceğini sandığı bu acı, zamanla unutulur diye geçirdi aklından. Avunmak için kendince bir teselliydi aslında.
Gözleri geldi aklına, gözbebeklerinde yakaladığı ışıltıda, içine dolan huzuru hissetti. Balköpüğü rengiydi, ay ışığında bile görülebilecek kadar güzeldi, pırıl pırıl, duru, sevgi dolu… Nasıl unutabilirdi ki o saf bakışların ardındaki mutluluğu. İlk tanışmalarını anımsadı, oysa hiç umursamamıştı o akşam, o masada onun varlığını, ta ki dans ettiği kollarında, onun gözlerinde kaybolduğu ana dek. Büyülenmişti, hiç bırakmak istememişti ellerini, sarıldığı bedeninden. ASCHK böyle bir şey mi diye düşündü, bir anda yakalanan. O ne düşünüyordu acaba, gözleri gözlerinde buluştuğunda, anlamış mıydı ondan o denli etkilendiğini, ya da o da etkilenmiş miydi kendisinden. Uzun süre bakıştılar, müziğin ritmiyle uçuyorlardı adeta, danstan öteydi kucaklaşmaları.
Ürperdiğini hissetti, o geceyi yeniden yaşamışçasına, kalbinin hızla attığını fark etti. Uzaklaştı masadan, kanepeye uzandı, gözlerini kapatıp onu düşünmeye devam etmeliydi, özlem giderircesine. O geceden sonraki buluşmalarını düşündü, cebinde gizlediği yüzüğü vermeyi denediği o buluşmaları. Dudaklarını ısırdı büyük bir hırsla kanatırcasına, canını acıtmak istedi, sanki acının yönünü değiştirmek istercesine. Onsuzluğun acısı yerleşmişti bir kere, kalbine, beynine. Evdeki sessizlikte bile o vardı, kanepede onun dizlerine uzanmıştı bir hafta önce.
Sehpanın üzerinde duran resme baktı, balköpüğü rengi gözlerindeki ışıltıya baktı. Resmin yanında duran yüzüğü aldı avuçlarına, sımsıkı tuttu, ayağa kalktı, ağır adımlarla evden çıktı, nereye gideceğini bilmeden. Ayakları onun evine getirmişti, ışıkları yanıyordu, birkaç dakika izledi gölgesini, sessizce yaklaştı kapıya. Yüzüğü bırakmak istedi paspasın üzerine, sonra ne değişecek diye geçti içinden. Bırakamadı, uzaklaştı oradan, yürümeye devam etti. Eve geldi resmi sehpanın üzerinden aldı, yüzükle beraber çekmeceye koydu.
Masaya oturdu tekrar yeniden yazmayı denedi, yazamıyordu, içinden gelmiyordu aslında hiçbir kelimeyi kullanmak.

Issızlığın ortasında tek başına kalakalmıştı, çaresiz….

4 Mart 2010 Perşembe

SAYFADAKİ NOT ; TUTUNAMADIM…


Kendi kendine konuştuğunun farkında bile değildi, soğuk bir kış gecesi düşüncelerinin içinde boğuluyordu . Büyük hayallerle başlayan aşk, bir telefon mesajı ile bitivermişti. Neden olduğunu bile bilmeden, hiçbir açıklama yapmadan, gelen mesajda sadece ‘’daha fazla devam edemeyeceğim ‘’ yazıyordu. Neydi bu, neyi anlatmalıydı bu mesaj, göz pınarları yavaş yavaş ıslanırken gecenin o ayazında mendilini aradı ceplerinde, rüzgar ısırırken dudaklarını düşen damlaları sildi yanaklarından. Mendilini sıkı sıkı tuttu avuçlarında, geri koymaya gerek yoktu cebine , artık başlamıştı ağlama krizi. Bu kadar küçük düşmemeliydi, yenik düşmemeliydi bu aşk sandığı ama aslında yalan yaşanmışlar yüzünden. İçinde kopmalıydı fırtınalar, kimse görmemeli , bilmemeliydi, bu utanç verici, ayrılık şeklini. Rüzgarın dağıttığı saçları okşarken yüzünü , tek tesellisiydi yalnızlık. Kaçması gereken onu tanıyan ‘’ arkadaşlarım yoktu iyi ki yanımda ‘’ diye geçirdi içinden. Hangi bahaneyle uzaklaşırdı yanlarından, ne söyleyebilirdi ki, daha kendisi bile gelen mesajın yıkıntısı arasından sıyrılamamışken .
İskelenin ucundaydı bir anda, nasıl geldiğinin bile, farkına varmadan, deniz ve gökyüzü gri görünüyordu, dalıp gitti ufka bomboş gözlerle. Esen rüzgarla yükselen dalgalar ıslatıyordu çizmelerini ‘’ neden ‘’ diye sormalı mıyım diye geçirdi içinden. Vazgeçti sonra, ne değişecekti ki, biliyordu artık onun istemediğini, nedeninin ne olduğunun ne önemi vardı, bu saatten sonra.
Elini uzattı, çantasında aradı küçük not defterini, kalemini aradı sonra. Her hangi bir sayfayı açıp durdu, bekledi boş boş bakarak satırlara. Kime ne yazmalıydı, geride onu özleyecek, merak edecek , mesaj bırakacak ,seven birileri yoktu. O an aklından geçen tek cümleyi yazmaya çalıştı titreyen elleriyle, tüm yaşanmışlarının, hayatının özetiydi aslında, onca yıl tek cümleye sığıvermişti .
Onun, içinde bıraktığı izlerin acısını hissediyordu sadece, çantasını usulca bıraktı iskelenin kenarına, not defteri ıslanmasın diye iyice örttü üzerini. İskeleye oturdu, dalgalar gözyaşlarına arkadaşlık edercesine yüzündeydi şimdi. Son kez baktı ufka, geliyorum dercesine sıcak samimi bıraktı kendini azgın sulara.
Sabah gün doğarken çantayı gören temizlikçi buldu not defterini, sayfayı usulca araladığında , notu gördü ve anladı bir sevda ateşininde acıyla bittiğini.

3 Mart 2010 Çarşamba

BAHARLA GELEN MUTLULUGUMSUN SEN...




Ummadığımız bir anda, tarif bile edemeyeceğimiz kadar büyük mutluluklar çıkar karşımıza ansızın...

Nasıl ifade edilebilir bilmiyorum, durduk yerde çığlıklar atmak, kimi görsen sarılmak, birileriyle paylaşmak istersin ya, işte öyle bir duygu, çılgıncasına...

O gün geldiğinde duyarsınız elbet çığlığımı,sorarsınız neden diye...

O gün geldiğinde üstü kapalı şeyleri sererim gözlerinizin önüne...

Yalnızlığa isyan ederken, kahrederken hayata, tamda nedir bu dünyanın saçmalıkları dahasıda varmı yaşanacak acıları derken öylece şaşkın bakışlarda...

İşte böyle baharla gelen mutluluksun sen...hayatıma...

ÇERÇEVEDEKİ UMUDA YOLCULUK....



Uzun zamandır sessizliğe boğdum kendimi....

Uzaklaştım hayatın içinde olmalardan, korkularımla içime kapandım. Çözüm değildi ama böyle olması gerekiyordu belki, derin karanlıkların ardından çıkacağım umud yolculuğunda, çerçevenin en önemli resminde senin olacağını bilmeden.

Tam da seni kurmuştum düşlerimde, senin bana anlattıklarındı yaşamak istediklerim, tıpkı ruh ikizim gibiydin, beni tamamlıyordun hislerinde, beklentilerinde. İmkansız diye düşündümğüm anlarda bile şaşırtmaya devam ettin beni, bir sürpriz gibiydin mutluluğa açılan kocaman penceremde.

Huzur seninle geldi yüreğime, sen girdiğin anda hayatıma tebessüm kondu yanaklarıma. Tarifi imkansız duygulardı bunlar benim için, ama hissettiklerimle öyle mutluyum ki, özlemle bekliyorum paylaşmayı bu mutluluğumu seninle her an her saniye.

Yaşadığım huzuru sana yansıtmak,sana yaşatmak, kalan ömrümüzde gülüşlerin eksik olmadığı sonsuz ASCHK'ı seninle paylaşmak, umuda yolculuğumdaki son noktam olacaksın.

Sen,çıktığım umuda yolculuğumda çerçevemdeki son resim olacaksın...

Hnym,

RÜZGARIN DOSTLUĞU...


Sessizliğinde sabahın, dünyada tek başımayım, ne gidecek bir yürek var nede yüreğini açan birileri...
Yorulurum düşüncelerde, kapılırım yalnızlıklara, akıp giden zamanın korkusu sarar bir anda, acıyı hissederim, hayatın anlamını,varlığımın nedenini sorgularım, yaşanacakların sorgusu sarar, duygularım ürpertir bedenimi,uzaklardan bir duygu kendine getirir, o heyecanı hissederim, rüzgarın okşamasını tenimi.
Sevgiyi fısıldar kulaklarıma ıslık misali.

Sırrımı paylaşırım hiç aksatmadan, kimi zaman dinler saatlerce hislerimi sıkılmadan, kimi zaman fırtına olur isyanımı anlatan, önünde durulamayan..

Yüreğime çöken hasretindi ölmeden önce
Rüzgarın son sözleriydi sözlerim
Sızlıyor karanlığımda erircesine
Kabus derinliklerinde daralan göğüs kafesim
Sıkarcasına boğazımı düğümleyen
Hasretin işkence olsada ben yine de beklerim...

DERİNLERDEKİ ÇAKIL TAŞLARI...


Herkesin, hayat denilen kocaman okyanusa attığı bir çok çakıl taşı vardır, büyük güzel titeşimler görmek isteyipte o derinliklerde kaybolup giden...
Atılan her taş yeni bir umuttur beklentilerle eş değer.

Kimi ASCHK ister benim gibi, herşeye duyulan sonsuz ASCHK....

Gri bir günde o iskeleden bakarken ufka, cebimde biriktirdiğim çakıl taşlarımı attım, her birinin temsil ettikleri sanki üzerlerinde kazınmış gibi. İhanet etmelerinden korkarcasına ne siyah olmalıydı karanlıkların, karamsarlıkların rengi, nede beyaz olmalıydı sadece huzurun temsil edildiği...

Hayat ; siyah ve beyaz arası değilmidir aslında...

İşte benim rengimde o GRİ...

MASKENİN ARDINDADIR GERÇEK RUH...


Maskedir ardına gizlendiğim...

Korkuların, aldatılmaların, acıların, gözyaşlarının görünmesini istemediğim. Yüzümdeki tebessüm gerçek değil kimi zaman, gözyaşlarımda içten değil, ruhumu gizlerim derinlerde, sakladığım sırların kapısıdır o...
İstediğim zaman çıkarıp bir kenara bırakabildiğim, gizemleriyle sandıklara kilitlediğim. Hayatın zorluklarıyla savaşırken yanımdan hiç ayırmadığım koruyucu kalkanımdır. Kendi içimde yaşadığım çelişkilerde bile yoldaşımdır farkına varamadığım. Sığınağımdır kimi zaman kötülüklerden koruyan, kollayan, bir omuzdur gözyaşlarımı akıttığım ama kimsenin göremediği...

Bir maskedir çoğu zaman yüzümde görebildikleri...

ANNE YARISI TEYZANNEM !!!


Teyze değil TEYZANNE, anne yarısı...

Boyu 155cm ama yureği kocamandı, kolları kısacıktı ama şefkatle kucaklardı, önce benim teyzannemdi sonrada kızımındı. Gençlğini yaşayamamış, fedakarlıklara saplanıp kalmış ama hiç bir zaman karşılığını sevdikleri tarafından alamamıştı. Genç yaşta bu hayata küsüp bizleri yalnız bıraktı, vazgeçti devam etmeye mücadeleden, sanırım çok yorulmuştu artık, başa çıkamadı kötülüklerle, üst üste gelen acılara katlanamadı, bizi onsuz bıraktı...

Oysa annemin yol arkadaşıydı, akıl hocasıydı, yareniydi...İnanamadı,yıkıldı, yokluğuna alışamadı. Hep aklında aynı soru takıldı kaldı ''yanında olsaydım bunu yaparmıydı? ''

Önce ben oynadım beyaz saçlarıyla, taradım, tokalar taktım rengarenk, oyun arkadaşım oldu, ilk sırrımı onunla paylaştım,ilk erkek arkadaşımı ona söyledim. Sonra kızımın en yakın sırdaşı,oyun arkadası oldu.

Teyzannem beni hissediyorsun biliyorum, özlediğimizide görüyorsun dönülmez uzaklardan...

KENDİNDEN ÇOK BENİ DÜŞÜNEN BİR'İME...


Aramızda 1 yıl 4 gün var, hiç abla demedim ona, kendime yakın hissettiğim için ismiyle seslendim hep Birgül'dü adı, ama ben hep BİR dedim kısaca o benim birimdi o benim gülümdü. Minicik elleri, iri gözleri,upuzun sarı saçları, kırılacakmış gibi vücudu vardır onun...Annem korkar incinecek diye, bana yemek yediğim için kızar, o na ise yemediği için...Tezat orantıdayız aslında her manada, aynı burçtan olmamıza rağmen, ikimizde Koç burcundayız ama ben baskın Koç kadını o ise duygusal olanımız...
Anactır o, film izlerken bile hemen duygusallaşır, gözlerinden yaşlar süzülür.
Küçükken evin yaramazı bendim, o ise benim yaramazlıklarımın sorumlusu.. Çocukluğumuzdan beri öyle duygusal öyle saf ve temiz ve bir o kadarda düşüncelidir ki hala da aynı şekilde devam ediyor bu alışkanlığı. Paylaşmayı sever öncelikle, simit bile alsa boğazından geçmez...

Benim BİR imdir o, her zaman yanımda olan, her zaman bana destek olan. Yan yana olduk kardeşten öte arkadaş olduk herşeyimizi paylaştık ve daha paylaşacak çok uzun bir ömür var önümüzde...

BABACIĞIM YOKLUĞUN EN ÇOK ANNEMDE ACIYOR...


İçim acıyor yokluğunda, ama en çok annemin içinin nasıl acıdığını gördüğümde benim acılarım azmış diyorum onunkinin yanında...Senin yokluğun, onun yalnızlığı,sensiz geçen bunca yılın birikimi...Varlığında eksik kalan verilemeyen sevgiler yokluğunda pişmanlıklara dönüştü, keşkeler kaldı geriye...Keşke hiç üzüntüler olmasaydı,keşke sen yanımızda olsaydın...Annemin kanadı kırıldı, eksik kaldı, sensiz kaldı, evdeki sesi, nefesi, hayattaki amacını, yitirmişti..Çok ağladı, çok haykırdı, o haykırmalar ki seni geri getirsin istedi... Nafile haykırışlardı bunlar...Aradan 9 yıl geçti o günden bu güne özlemler hiç değişmedi annem hala yatagın kendı tarafında yatar, hala aynı titizlikle yastığını koyar, hala her gördüğü yüzde senin simanı arar, pişirdiği yemekte,oturduğun koltukta hep seni arar, sanki sen hep oradaymışsın gibi seni hayal eder...

Babam ; Seni en son hastanede veda ettiğim günkü halinle hatırlıyorum, zorlada olsa el sallayabilmiştin bana, o an dönüp bakmak gelmişti içimden sanki son vedan olduğunu düşünmemi ister gibiydi...

ZUZUM...


Zuzumu anlatmaya nereden başlasam...
Hayattaki en değerli varlığımı binlerce güzel kelimeyi bir araya getirsem bile yetmez ifade etmeye... Ama zuzum benim için çok çok özeldir, her şeyiyle, naif, duygusal, düşünceli, başarılı, sevgi ve saygı dolu. Bir anne evladından başka ne bekleyebilirki. Hani derler ya kızımdır demiyorum ama O bambaşka...İnce duyguludur zuzum,ben üzüleceğim diye üzüntülerini paylaşmaktan korkar, ben üzülürüm diye hastalandığından bana bahsetmez, aklım onda kalacak diye derslerinin yoğunluğundan bahsetmez... Doğduğu ilk günden beri, hayatımda varlığı tutunacak dalım, elim,kolum, ayağım...Birlikte büyüdük aslında, hayatın acısını tatlısını beraber yaşadık, kimi zaman oyun oynadık kimi zaman mücadele ettik. O yüzden birbirimizi çok iyi anlıyor, üzmekten üzülmekten korkuyoruz yeterince üzüldük geçmişte diye...

Anne - kız ilişkisindende öteydi bizimki,etle tırnak gibi, özveri vardı haddinden fazla, ondan uzakta olduğum zamanlarda bensizliği kendi içinde yaşadı çevresindekilere hissettirmeden, yalnız kaldı, ana kucagına hasret olduğu zamanlarda mektuplar yazdı satır satır, özlem dolu...Gelen her mektup yavrum kokardı, hasret kokardı buram buram. O günlerdi bizi birbirimize bu kadar bağlayan, o günlerdi sevgimizi bu kadar yoğunlaştıran, o günlerdi beni ayakta tutan en zor anlarda bile..

Sen benim hayatımda varolma nedenimsin ZUZUM, iyiki varsın..

ANNEM...



Yıllar önce annemi üzdügüm bir gün bana en kötü tememnnisiydi ''BİR GÜN ANNE OLUNCA BENİ ANLARSIN ''... Boyumca kızım olunca anladım aslında ne demek istediğini... Okuldan umursadan geç dönmelerimde düşünmezdim endişe içinde beni pencerede beklediğini ta ki aynısını ben kızım için yapana kadar...Onun bana güvenmediğinden değildi benimde kızıma güvenemediğimden olmadığı gibi...Dışarıdaki tehlikelerdendi bütün korkusu, endişesi...Şimdi bile hala aynı duygularla kucaklar beni,hastalansam aramasam geç kalsam habersiz bıraksam uykuları kaçar uyuyamaz,hemen yanımda olmak ister,endişelenir üzülür... Bir de panik halleri vardır kendince beni tebessüme boğan,elim ayağım karıştı titredim der... O halleriyle öylesine sevimli öylesine sevecen ana kucağıdır ki hiç uzaklaşmak istemeyeceğim...

Onun gözünde ben hep soruların ve sorunların cevabı konumundayım. Her ne aklına gelirse o sorunun cevabını benden bekler, her ne sorun varsa çözebilecek yegane insan benim onun gözünde...Evimin erkeği der kimi zaman bana, erkek evlat yerine koyarda korur kollar diye düşünür. Namaz kılarken birden aklına gelir unuttuğu bir şey aklıma geldi der ve anlatır neyse o an aklından geçen... Yılların beyazlattığı pamuk saçları, hayatı anlatan kırışık elleri, sıcacık sevgi dolu yüreği, lezzetli yemekleri, evimizi,ailemizi ayakta tutan o aziz insan ANNEM işte...

Onu ne kadar cok belli edemesemde çok ama çok seviyorum, iyiki varsın ve iyiki yanımdasın, beni hiç sensiz bırakma annem...

GİTMEK BU KADAR KOLAY MI.....


Çıktın gittin hayatımdan....

Yaşayacaklarımı...

Sevgimi umursamadan...

Senden nefret etmeyi bile denedim….

Beceremedim....

Oysa sen...

Yaşattığın en son darbe ile sarsarak....

Kalbimi kırarak...

Beni bitirdin....

O günün o gecenin tarifi imkansız...

Acıların en koyusunu yaşattın.....

Günler aylar, yıllar geçip gidecek...

İçimde bıraktığın bu son acı hiç geçmeyecek....

Seni severken hayatı da sevmiştim ben...

Tüm yaptıklarına rağmen sevgim eksilmeden....

Sevgi tek yönlü bir yolmuş...

Her saflığı yaşatabilecek...

Son yaşadığımı...

Yaşattığını....

Tattırabilecek...

Son duygumla birlikte onurumu da elimden alıp gittin...

Sonuçta bende insanım....

Sen bana bu değeri vermesen de...

En çok neyi isterdim biliyor musun....

Her şeye rağmen bana bu acıyı yaşatmamanı...

Aşık olup da o aşkı doyasıya yaşayamamak insana acı verebilir….

Ama verdiğin bu son acı yanında hiçbir şey....

Zor bir karar benim için ama zaten acının en ağırını yaşattın sen bana ...

Sevmek acı verir, sevilmemek de ama bu sanırım en büyük acı...

Belki sen anlamazsın belki de benim gibi kullanıldığında anlayacaksın...

Bir an kaçmayı düşündüm buralardan…

Sensizlik alışmaya çalışacağım bir durumdu...

Sensizliğimde hayalinde bir avuntuydu bu acıdan önce...

Düşünmeden yapamıyorum bana yaşattığını...

Nasıl canım yanıyor bilemezsin...

Beni sana, hayata bağlayan, seni yaşamamı sağlayan yıllar önce yakaladığım ışığım bile…

Unutturamaz...

Dayanması en güç acı bu....

Hissettirmemek için yüreğime gömsem bile sessizce ağlıyorum...

Dayanamıyorum, unutmak istiyorum...

Ama nafile öyle dokundu ki bu bana...

O akşam başka birine kendini ona sunduğunu düşünmek bile ....

İşte onu duyduğum an yıkım oldu benim için...

O an her şeye rağmen sana olan aşkımın,sevgimin,kullanılmışlığımın enkazının altında ruhum acıdı...

Sensizliğimi değil ama sessiz çığlıklarımı susturamaz oldum ....

Neden, neden diye...

Herkes sana bir şeyler verebilir...

Ama ben sana kalbimi verdim...

Ben sana her şeyimi verdim...

Onurumu bile kirlettim...

Sen hissetmesen de....

Ama sen...

Kalbimi parçalamakla kalmadın son kez can evimden vurup gittin ...

Gözlerine saklanmış hainliği sezemedim….

Farkına varamadım gerçeklerin.....

Bir büyük iz gibi yüreğime leke vuracağını çözemedim...

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…

Gözlerime durulmayı öğrettim şimdi artık ağlamayacaklar ....

Dudaklarıma kilit vurdum artık konuşmayacaklar.. ....

Yüreğim sana her gece beddua edecek...

Bencilliğinin acısını sen çekeceksin...

Sensizliğin acısını çektiğim gibi....

Onursuzluğumun acısını çektiğim gibi...

İşlediğin günahın bedelini vicdanınla ödeyeceksin....

Yüreğini yüreğime koymuş olsaydın farkına varırdın…

İsyanımın nedenini....

Şimdi...

Yüreğimde senin göremediğin öfke saklı...

Seni ilk tanıdığım anı hatırlar mısın....

Hatırlamazsın...

Ama ben senin son yaşattığın anı asla unutmayacağım...

Sana o kadar çok şey yazmak istiyorum ki...

Nafile, neyi değiştirecek ki...

Buna hakkın var mıydı diye sormak bile istemiyorum....

Çünkü...

Gülüyorsun biliyorum...

Umursamaz tavrınla hadi be sende diyorsun...

Ne dersen de...

Yürek dolusu isyanım var sana....

Affetmeyeceğim asla seni.....

Seni her andığımda bir kez daha nefret edeceğim senden.....

Yokluğun, hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıktı...

Bir nefret aldı yerini...

Bir başka sızı verdin çünkü yüreğime...

Acının bir bedeli olmalı...

Yoruldum artık...

Tek taraflı bir hayatı yaşamaktan….

Omuzlamaktan...

Hayatın yükü altında...

Ezilmekten...

Senin beni anlamanı beklemekten...

Sadece hıçkırıklarımı kendi duymalarımdan yoruldum.....

Hapsedilmiş bir aşkın yalnızlığında acı çekmekten yoruldum....

Sabret dedim ama erittim sabır taşımı...

Oysa...

Gözlerine baktığım ve kendimi yerli yerinde bulduğum...

Gözlerinde yakaladığım o ışık unuttururdu bana her şeyi...

Hakaretlerini...

Bana yaptığın tüm duygusal işkenceleri...

Sen farkında olmasan da....

Sevgisizliğini...

Güç aldım acıların binlercesine karşı....

Ama dayanacak gücüm kalmadı...

Son yaşadığım bu an hayatımı parçaladı...

Oysaki nasılda ihtiyacım vardı sana...

O gün...

Bilemezsin....

Sarıldığın anda bana…

Biten ümitlerimin içinde...

Düştüğüm çaresizlikle birlikte...

Teslim oldu duygularım....

Sana sarılırken, sıcaklığını hissedip...

İçimde yankılanan hıçkırıklarımı....

Boğazıma düğümlenen sensizlik isyanımı...

Özgür bıraktım....

O gün...

Sen saçlarımı okşadın...

Ben içimdeki sana olan özlemi susturdum....

Ne acı değil mi….

Sen hangisini yaşıyorsun şu an….

Çıkarımlarını mı ….

Vicdan azabını mı …..

HİÇ HAZIR DEĞİLİM ÜSTELİK…


Gerçi zamanla geçer deseler bile…

Ne denli alışabilirim ki ayrılığa...

Ne denli yaşayabilirim sensizliği…

Senle kurulu dünyamı nasıl yıkabilirim…

Her şey anlamsız geliyor artık….

Sevgili ölüyorum…

Hazır değilim üstelik…

Zemheri bir ormanda kaybolmak gibi….

Neden korktuğumu bile bilmiyorum üstelik….

Soluksuzca….

Durmaksızın…

Aynı doğrultuda….

Bu yalnız gecelerde…

Hep aynı boşluğa çıkıyorum….

Ve hep ağlıyorum sonunda….

Biliyor musun artık dua etmiyorum…

Beddua da…..

Tanrıya olan inancım azalıyor her geçen gün…..

Hani yanıma gelip saçlarıma dokunduğun gün….

Gözlerime bakarak çok tatlı göründüğümü söylediğin…

Sana bir şeyler söylemek için çırpındığım….

Kendimi paraladığım ama sadece…

İçimde fısıldadığım o gün…

Sana inanmıştım….

Ama bana yalan söyledin….

Şimdi bana sadece acıdığını düşünerek…

Geçen o günlerin…

Acısı daha derin…

Artık benim için….

Düşünüyorum….

Her şey karmakarışık….

Hiç bir şeye, hiçbir anlam yükleyemiyorum….

Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu seçemiyorum…..

Ama bir tek şeyi biliyorum...

Sevgimin hala içimde olduğunu…

Her şeye rağmen…

Nedensizce seni sevdiğimi…

Yüreğim senin ellerinde…

Ya tutup hayata bağlayacak…

Ya da savurup atacaksın…

Acı…

Gerçeği…

Hislerimi…

Düşüncelerini…

Bildiğim için…

Hiç hazır değilim…

Sensiz kalmaya….

Seni doya doya…

İçime çekmeden…

Yaşamaya…

Üstelik…

Bu…

Ölümden beter…

BİTTİM…



Kendimi …
Bilmediğim bir sona hazırlıyorum….
Tüm uğraşlar çabalar bunun için….
Korkuyorum neden korktuğumu bilemeden…
Ürküyorum….
Hasret çekiyorum…
Neye hasretim bilemeden…
Özlüyorum….
Ve yaşıyorum…
Ne için yaşadığımı bilemeden…
Öylesine bir hayat işte benimki….
Tek başıma…
Tüm umutlardan…
Mutluluklardan uzak….
Sürekli bir şeylerden kaçıyor….
Hissetmediğim duygular adına çaba veriyorum….
Herkesi her şeyi geride bırakarak…
Arkamı dönüp uzaklaşmak istiyorum..
Yalnız….
Çaresiz…
Yıldım artık kendimle mücadelemden…
Pes ettim…
Sensiz geçen günlerim vardı ya hani…
Hiçbir şey acıtamamıştı beni bu denli….
Yine yalnız…
Yine umutsuz…
Ve yine çaresizdim ben….
Eksiktim ama kimdim ki ben…..
Umursamıyordun bile….
Kim olduğum…
Ne olduğum….
Ne halde olduğum…
Kaçıyordum senden….
Acılarımı görme diye..
İlk günde mutluydum ben….
Onca yıldan sonra bile yine
Mutluydum….
Herkese her şeye…
Tüm yaşanmışlara rağmen….
Mutluydum….
Sonra anladım…
Senin için hiçbir şey ifade etmediğimi..
Ne kadar zor olsa da…
Senden vazgeçmeliydim…
Gecelerce….
Günlerce….
Ağladım….
Ama…
Başaramadım….
Senden bir adım dahi uzaklaşamadım…….
Ve hep bir gün…
Senin başkasına aşık olacağından korkarak yaşadım….
Hep bu sondan kaçındım….
Ve gördüm işte….
Sen başkasına aşıktın….
Ben sana sen ona….
Hayat değil mi işte…
Bu aşamadan sonra…
Bitmeliydin benim için….
Uzaklaşmalıydım…
Senden…
Çıkmalıydın hayatımdan….
Gözlerine baktıkça…
Daha çok acıyordu içim….
Senden nefret ediyorum diye….
Haykırmak istiyordum….
Gözlerine bakarak….
Sonra da saatlerce…
Omzunda hıçkıra hıçkıra ağlamak….
Sürekli düşündüm….
Beni sana çeken ne diye…..
Hiç bir şey bulamadım….
Belki de bu yüzden….
Bu kadar çok seviyordum seni….
Ve gözyaşlarımla süslediğim bu yazım senin içindi.
Artık başardın…
Ben bittim senin için….
BİTTİM…….

GÜNAHIMLA ÜŞÜYORUM…


Her gecemiz…

Gizli bir günahtı…

Kendi mutluluğumuzun ardında….

Olup biten her şeye rağmen…

Günah gecelerinin…

Sevgilileriydik…

Umutsuzum….

Ve bugün…

Sana üşüyorum….

Uzaksın…

Uzaktasın…

Uzaklığın içimi üşütüyor….

Yokluğun içimi kanatıyor….

Birini unutman gerekiyorsa….

Başka birine git ….

Bunu sen söylemiştin bana….

Senin teninin kokusunda….

Başka hiçbir tenin kokusunu solumadım….

Hiç kimseyle göz göze gelmedim….

Çünkü seni unutmak istemedim….

Sen benim vazgeçilmezliğimsin….

Yüreğimde sana ait bir şeyler var…

Ve yaşadığım sürece….

Var olacak….

Bugün sana üşüyorum…

Çırılçıplak bir yürekle...

Bugün sana üşüyorum…

İçimde sessiz çığlıklar…

Ardı ardına kopuyor….

Arzularım yoklukla öpüşüyor….

Bütün geceleri sabahlara bağlıyorum….

İçim daralıyor…

Neden….

Bu gözyaşları…

Neden…

Durmuyor…

Neden…

İçimdeki ızdırabı…

Susturamıyor…

Neden…

Günah gecelerinin….

Günahı…

Benim yüreğimde…

Cezası…

Benim gözlerimde…

Neden…

Ben…

Üşüyorum…

Sensiz…

Hayat….

Soğuk …

Sensiz…

Üşüyorum….

Ya sen bensiz….

Üşüyor musun…

SENI ANLATMAK…


Seninle konuşur gibi….

Satırlara yazmak istiyorum seni…

Ama olmuyor….

Cümlelerim asılı kalıyor…..

Aklımdan geçenler…

Satırlara dökülemiyor…

O en sevdiğim resmini açıyorum…

Bakıyor…

Bakıyor…

Sonra susuyorum...

Gözlerim doluyor…

Tutamıyorum…

Ruhunu özlüyorum…

Hayatıma kattığın…

Manayı seviyorum…

Ama sen bilmiyorsun....

Korkuyorum…

Sana geldiğim de…

Seni gördüğüm de…

İçimdeki hislerimi…..

Dışa vurmaktan….

Sana olan zaafımı…

Sana olan sevgimi…

Karşılıksız….

Bulacağımdan…

Korkuyorum….

Çok korkuyorum...

İnan…

Yokluğun da...

İçimde büyüyen sen….

Sen yoksan hayatımda…

Düşüncesi bile kanımı donduruyor…

İliklerime kadar üşüyorum…

O an...

Seni düşünmeye başlayınca….

Hayalinle…

Hasretimin sınırlarını ölçüyorum…

Sonu…

Hayalimdeki seni…

Kaybetmek bile olsa….

Göze alacağım...

Hiç olsam da….

Hayatında…

Tutacağım ellerini…

GRİ…


İçimdeki onca kalabalığa rağmen….
Yalnızım...
Meğer ne çokmuşsun bende….
Sen gittiğini sandın değil mi…
Ben de öyle sanmıştım...
Ama hayır...
Her şeyinle kalmışsın….
Giden sadece bedenin olmuş….
Ruhun bende kalmış…
Gözlerin bende...
Hasretin bende kalmış…
Özlemin bende...
Sen bende kalmışsın…
Ben yalnızlığın içinde...

Gözlerinin karasında…
Şimdi gecelerim...
Susuşlarının sessizliğinde hayallerim...
Sessiz çığlıklar biriktiriyor yüreğim….
Akıyor gözyaşlarım...
Engel olamıyorum…..
Engel olmak istemiyorum….
Yüreğimdeki acıların belirtisidir onlar….
Onlar katıksız bir sevdanın…
İsimsiz şahitleridir…..
Dokunamam ki onlara...
Onlar, bana senden tek hatıra….

Yüreğimin en kuytu köşelerine vuruyor damlaları...
Sen anlamıyordun sevgili...
Yüreğimden akanları yağmur sanıyorsun….
Bu bir sevda…
Gözlerinin önünde…
O gün…
Neden bu kadar zordu..
Hoşça kal
Demek…
Neden…
Zordu…
Sana veda etmek…
Neden….
Titredi yüreğim…
Çünkü sen….
Sen yüreğimde..
Yüreğim avuçlarımda….
Yaşanmamış zamanlar…
Can çekişen umutlar kaldı….
Bu sevdadan geriye...
Şimdi gitmelerin ve bitmelerin mevsimi...
Yüreğimi alıp gidiyorum ben de….
Yalnızlığımı da yoldaş yapıyorum kendime...
Nereye mi…
Seni yakaladığım…
Gri günlere…
Belki..
Belki oralarda…
Bulurum yine seni..
Ve…
Sevgini…

UNUTMAK...



Ne seni unutabiliyorum…
Nede senden kalanları…
Başımın içinde bir ur gibi büyüyorsun….
Seni unutmamanın verdiği acılara…
Dayanamıyorum artık...

Unutamamanın…
Bu kadar ezici…
Kahredici olduğunu…
Bilmezdim..
Her yerde…
Her zaman benimle birliktesin….
İşin kötüsü…
Her şeyde seni hatırlıyorum….
Söylenmiş bir söz bile…
Yetiyor seni düşünmem için…

Yalnızlığımda….
Sesin kulaklarımda…
Avuçlarının sıcaklını hissediyorum….
Yaşanmış zamanlar…
Film şeridi gibi geçiyor hafızamdan…
Anılarımızı…
En küçük noktalarına kadar…
Birer birer hatırlıyorum...
İşte o zaman…
Bu seni unutamayan başı…
Duvarlara vura vura…
Parçalamak geliyor içimden…..

Beni unutmadığını…
Hala sevdiğini bilsem…
Her şeye katlanırdım….
Unutamamanın değil de…
Unutulmamanın….
Vereceği mutluluğun…
İçinde kaybolurdum...

Sevmek…
Unutmamaya mahkum olmaktır….
Sevilmemişsek…
Unutulmaya mahkum olmak…
En hazini….
Seni çıkarıp atmakta elimde değil…
Sana gelsem...
Gözlerim eskisi gibi…
Gülebilecek miydi…
Sevinecek miydim..
Hiç konuşmadan…
Bende seni özledim…
Diyebilecek miydi
Ellerin….
Sarabilecek miydi….
Ellerimi…
Hayır değil mi…
Öyleyse hiç gelmeyeceğim sana….
Böylesi daha iyi….

Gün oluyor…
Seni unutabilmek için…
Bu şehirden uzaklara…
Çok uzaklara gitmek istiyorum….
Sokaklar evler caddeler vitrinler…
Seni hatırlatıyor…
Hatırlatmasın diye...

Gün oluyor anlıyorum…
Senden…
Ve bu şehirden…
Kaçmanın faydasızlığını
Çünkü biliyorum…
Nereye gitsem….
Yanımda olacaksın…
Nereye gitsem…
Benimle geleceksin….
Yada gittiğim her yerde…
Senden bir şey olacak...
Seni….
Unutabildiğim gün…
Seni yeniden
Ve…
Daha çok….
Sevmeye başlayacağım…

Bu da yetmeyecek…
Seni unutamayacağım…
Sensizliği yaşayamayacağım…
Senin olmadığın….
Bir dünya….
Bulamayacağım….
Çünkü….
Sen….
Her şey olmuşsun…
Ben ölmeden….
Bitemezsin ki…

IŞIĞIM...


Bir gün….
Bitti diyeceksin…
Her şey bitti…
Sevmiyorum seni….
O gün…
Bilemezsin ki..
Benim dünyamda…
Bitti…
Hayatla olan…
Tek bağlantım…
Işığım…
Söndü..
Gri gecelerde başlayan…
Her şeyimi adadığım….
Hayat bağım…
Yine gri bir gecede…
Bitti….
Bir kıvılcım….
Misali….
Gözlerinde yakaladığım…
Hiç sönmeyecek sandığım…
Işığım….
Söndü…
Sen…
Bana yeniden yaşamayı…
Öğrettin…
Sen varsan yanımda…
Nefes aldım….
Sen varsan yüreğimde….
Kalbimin sesini duydum…
Seni hissettiysem….
Yaşadığımı anladım…
Her anımda….
Seni sevdim…
Karşılık beklemeden…..
Sen…..
Hiç sevmesen de….
Hiç eksilmeden…
Daima seni sevdim…
Her şeye rağmen…
Kırıcı sözler…
Hakaretler….
Beni üzmek adına…
Söylenmiş tüm sözler….
Eksiltmedi…
Sevgimi….
Çünkü….
Sen…
Benim….
Işığımdın…
Hayata bağlayan…
Kaybetmekten…..
Korktuğum…

UNUT DEMEK KOLAY MI ...


O kadar dolusun ki…
İçimi kaplamış…
Ben sen olmuşum….
Aldığım nefes….
Sen varsan güzel….
Gülüşlerim…
Sen varsan anlamlı…
Öylesine içimdesin ki…
Sensiz anlamı yok….
Ne güneşli bir gün…
Nede sıcak bir gece….
Sana sarılmadan….
Sıcaklığını hissetmeden…
Dokunmadan…
Ne gün…
Ne de gece…
Hiçbir anlamı yok…
Öyle kaplamışsın ki…..
Tüm benliğimi….
İçimden atmak kolay değil…..
Bunu benden isteme…
Yapamam….
Seni atamam….
Seni atmak demek….
Kendimi…
Yok etmek demek….
Bunu isteme benden…..
Öylesine doluyum ki….
Seninle….
Ben sen olmuşum….
Ben kalmamışım ki…
Ben sana…
Teslim olmuşum….
Ta başından beri….
Kendimi bulamam ki…
Sende kaybolmuşum….
Geri getiremem ki…
Anlamasan da…
Hissetmeden de….
Sevgim….
Sonsuzmuş…
İstesem de….
Seni….
İçimden atamam ki…
Acı çekiyorum…
Canım yanıyor…
İçimde binlerce….
On binlerce…
Kelime…
Anlatsam da….
Anlamazsın ki…
Sana olan….
Sevgimi….

SENSİZLİK...


Takatim kalmadı….
Bu çelişki….
Uzaklaştıkça yaklaşıyorum….
Bu yaklaşım benim harcım değil…..
Bu bitimsiz dünyadan kaçmadan evvelki
Son sözlerden çaldığım bu arzu beni sana yaklaştırıyor….
Kaçmak neyi değiştirir….
İşte karşımdasın….
İşte ellerimde ellerin….
Ve ben kaybolup gidiyorum….
Senden sonrası yokluk….
Senden öncesi yokluk….
Sen yokluk…
Ağır bir yükün…
Omuzlarımda bıraktığı yaralardan…..
Hangisine dokunsam ince bir sızı….
İnce bir kaybolmuşluk….
Bu ikincilik…
Bu yenilgi….
Bu kaybediş…
Bu çıkmaz sokaklardan…
Arta kalan duygular…
Kimsesizliğimin serzenişidir…..
Hangisinden kaçsam diğeri yakamı bırakmıyor….
Üşüyen ellerimi semaya kaldırsam bir tufan…..
Ve tufandan arta kalan bir tek sensin….
Senden arta kalan bir şey yok hayatımda…..
Ya sen varsın….
Ya da hiç….
Bırakma desem ellerimi…
Aydınlat desem gözlerimi….
Dokun desem o naif ellerinle hayatıma….
Dön desem…
Olmuyor…
Bu hayat bitti….
Büyük bir aşkla…
Ve büyük bir nefretle….
Yakın olan bi şey var….
Uzak olan kendimden….
Ölümden korkan bir şey….
Ölümü özleyen…
Ölümü öldüren bir şey….
Bir şey var….
Anlamasam da anlatamasam da…
Beni anlayan bir şey….
Bana ağlayan bi şey….
Göz yaşları içinde…
Sana doğru en masum tavrımla...
En acımasız duruşunu…
Kendinden saklayan bir şey….
Korkuyorum….
Kendimden kaçmak…
Bu kadar zor olmamalı….
Hayat devam ediyor….
Hayat bitiyor….
Ben bitiyorum…
Hayat devam ediyor….
Bu çelişkiyi çekişim niye….
Bu katlanmak değil…
Bu kader….
Bu bakımsız yüzden….
Süzülen cümleler bana ait değil….
Bu yüzsüz yüzden süzülen kelimelerin…
Hiçbiri yok benim sözlüğümde…..
Kelimelerim kayboldu…
Ben kayboldum….
Bitti….
Her şey bitti….
Hangi yöne dönsem…
İçimdeki bu ince sızı damarlarıma karışıyor….
Kanımı akıtmalıyım….
Kanımı akıtmalıyım hayata....
Bunu yapabilirim….
Bunu yapmalıyım….
Buna bana yapamazsın….
Bunu bana yapmamalısın….
En temiz duygumun….
Diz çöküp sana yalvarmasını bekliyorsan….
Bunu da yapabilirim….

Bütün duygularımı kirlettin….
Ve kirlendim….
Ve bütün kaybetmişler safında….
Tarihe geçtim….
Ve önümde sen varsın….
Değer bilmeyen…
Ve şimdi git sahte dünyanda…
Sahte insanların yasını tut….
Tutsunlar seni ellerinden….
Bir yatak macerasının ortasında….
Son sözlerin duyulsun hayata dair…..
Hıçkırıklarını tut….
Bu gözyaşları senin değil….
Bu sen değilsin….
Bu sen olamazsın….
Bu sen olmamalısın….
Bu sensin….
Seni baş başa bırakmalıyım…
Yatağınla ve arkadaşınla….
Son sözlerini duymamalıyım….
Artık acımasızım….
Hiçbir yanım acımıyor…..
Ne çok acı var….
Ne çok yalan….
Ne çok hiç’lik…..
Tarifi olmayan bu hiç’lik….
Bu terk ediliş….
Anlamını yitirinceye kadar hayatımda….
Senden önce olan “hiç” bir şey bırakmadı….
Senden sonrası boşluk….
Dolmayan bir boşluk ve dolmayacak olan….
Unutmalıyım.….
Unut diyorum kendime….
Unutmalısın….

Bir yalan gibi…..
Bir zaman gibi…..
Bir an gibi….
Bir rüya gibi unut diyorum…..
Olmuyor….
Olacak….
Olmalı….
Seni silmeliyim hayatımdan….
Senden öncekileri sildiğim gibi seni silmeliyim…..
Ne kadar büyütüyorum gözümde seni…..
Bu satırlar anlamsız aslında….
Saçmalık bunların hepsi….
Bunların hepsi beni sana çağırıyorlar…..
Tatminkar biri değilim belki ama böyle bitmemeliydi….
Yanımdayken….
Gözümün önünden kayıp gitmemeliydin….
Hayatımdan gitmemeliydin….
Yine beceremedim….
Dönüp dolaşıp sana çıkıyorum…..
Senden çıkmak istedikçe….
Dönüp dolaşıp sana çıkıyorum….
Olmuyor….
Bu sahtelik beni tatmin etmiyor….
Biraz sessizlik….
Bu bana iyi gelecek….
Sonsuz sessizlik…
Bu bana iyi gelecek…
Sessizlik….
Sonsuz sessizlik….
Sonsuz sensizlik…
Sensizlik….

GEL UNUTTUR BANA SENİ…


Ve gittin….

Öncesini düşünmek istemedigim…
Sonrası ise meçhul bir aşktı yaşadığımız….

Ve aşk bitti..

Giderken geride bıraktığın…
İçinden seni de almayı unttuğun bir kalp…..
Biraz hasarlı…
Ürkek…
Bir o kadar da beceriksiz….
Seni unutmayı bile beceremedi bu kalp….

Aşk bitti...

Sensiz uyuyamadığım geceler…
Karanlıkta….
Seni arzuladığımda…
Çevirdigim numara…
Sabah kalktıgımda huzur verici…
Sesin yok…
Gözlerin yok...

Dedim ya gittin...

Sen gittin gideli…
Bu ne ilk ne son mektubum sana...
Artık seninleyken yazmadığım şiir ve mektupları yazıyorum….

Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' diye yazıyorum….
Meğer ne çok seni seviyordum yazmışım…
Seni özlüyorum…
Yazmışım….
Yazdım da bir 'seni unuttum' yazamadım...
Seni unutmalıyım'da kaldı hep...
Seni unutmalıyım...

Ve gittin...

Sadece bitti dedin...
Fazlasına gerek yoktu zaten...
Herkes anlamak istediğini anlardı degil mi….
Ama inan hiçbir şey anlamıyorum...
Sana lanetlermi yağdırmalıyım….
Yoksa yolun açık olsun mu demeliyim...
Yok bu çok fazla….
Dilerim Allah'tan….
Bensiz gittiğin hiç bir yol…
Açık olmasın...
Sensiz aldığım nefes nefes değilken….
Bensiz aldığın nefes nefes olmasın...
Yok bu da çok fazla...

Ben kıyamam ki sana...

Ben sadece geride bıraktıgın…
Bu beceriksiz kalp için yalvarıyorum...

Gel unuttur bana seni..

Herseyi tam sanmıştım hep…
Eksikleri görene kadar...
Ama şimdi farkediyorum ki…
Eksiğin ötesinde kayıp var...
Ellerim...
Saklanmışlar gölgelere…
Bomboş…
Ve…
Soğuklar...

SENSİZ…..


Sensiz….
Sevgisiz…..
Neden böyle olduk biz…
Öl desen ölürdüm oysa..
Sevgiyse sevgi,aşksa aşk,
İstediğin ne varsa vermedim mi sana…
Yetmedim mi sana…
Neden düştük bu hale…
Neden yürütemedik…
Bunca sevgiye rağmen bu kadar mı imkansızdık….
Neden bıraktın beni…
Hem de bile bile düşeceğimi…
Hayat sendin…
Sen aldığım nefestin….
Hayatımı benden çalıp gittin….
Bir daha da gelmedin….
Oysa ne çok zaman bekledim..
Ha bu gün ha yarın gelirsin dedim…
Dönmedin…
Kalbime ebedi hicranı hapsedip gittin…
Bir hayatı böylece yok ettin…

ACABA...


Sanki senden önce…
Hiç yaşamamışım gibi…
Senden önce hiçbir sevdam…
Hiçbir mutluluğum…
Hiçbir acım olmamış gibi…
Ve sanki senden sonrada…
Olmayacakmış gibi….
Bütün geçmişime ihenet ederek…
Yarınıma….
Geleceğime….
Beni sevmek için bekleyen….
Yada benim davetsizce gidip….
Hayatlarına gireceğim aşklarımı…
Ve bütün hayatımı aldatarak…
Yine seni yazıyorum….

Beni düşünmüyorsun….
Biliyorum….
Beni sevmedin….
Sevmeyeceksin…..
Beni sevmediğin gibi….
Seni sevmemede izin vermedin…
Ve ansızın çekip gittin...
İçimdeki…
Bu sevgiden habersiz….
Yüzümü….
Başka yüzlerde…
Sesimi…
Başka seslerde bulmaya…
Aradığın sevginin bende olduğunu…
Görmemezlikten gelip…
Bu sevgiyi…
Başka yüreklerde…
Bulmaya gittin….
Bana dönüşünü…
Beklemekten başka…
Hiç bir çare bırakmadan...
Seni bulduğum anda….
Yerinden fırlarcasına…
Hiç durmadan çarpan kalbimin…
Seni bulmuş olmanın verdiği…
Heyecana kapılıp…
Bu hayatta var olmamı sağlayan…
Her zerremin…
Yanlızca sana yoğunlaşması…
Ve yüreğine…
Kalbinin çarpıntılarına…
Sesinin o yakıcı sıcaklığına…
Ruhuna….
Bütün hücrelerine doğru….
Akışına engel olup…
Bu sevgiyle arana…
Koskoca bir hayatı…
Yaşanmamışlıkları…
Yarım kalmışlıkları….
Öylece bırakıp gittin….

Ne çok aradım seni…
Bir bilsen….
Yaşadığım hayatta…
Yoktun…..
Caddelerce…
Sokaklarca aradım seni….
Yasak aşklarda…
İmkansız sevdalarda…
Aradım seni….
Senin olmadığını anladığım….
Bu sevgiyi içimde….
Bir emanat gibi…
Yasak yaşadım…
Ve herkesten…
Gizleyerek yaşadım….
Seni bulma ümidimi…
Yitirmeden yaşadım….
Hepsi seni bulabilmek içindi….
Affet beni! ...
Seni sevmek için yaratıldım ben…
Anlasana…
Seni sevmek…
Ve seni mutlu etmek için…
Yaratıldım….
Ben senin aradığın…
Bulduğun…
Bulduğunda…
Sevgisine inanmadığın…
Kabullenemediğin…
Ve yeniden arayışlara….
O büyük….
Ama karşına…
Nerede çıkacağını bilmediğin….
Karşına çıktığında görmediğin…
Çıktığın o yolculukta….
Benden başka…
Hiç kimsede göremeyeceğin…
Eksik…
Ve yitirdiğini sandığın tarafınım….
Seni tamamlayacak olanım….
Ben ben değilim anla…
Anla…
Ve gerçeği bir an olsun gör…
Artık ben senin diğer yarınım.…
Merak ediyorum….
Acaba sana…
Ne kadar geç kaldım...
Acaba bana…
Ne kadar geç kalacaksın.....
Acaba…

UMUT…


Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde….
Sensizlğin hüznünü..
Yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum….
Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için….
Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum…
Bugün değilse yarın...
Kimbilir belkide yalnızca kendimi avutuyorum….
Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm….
Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım…..
Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insana bir ben bilirim….
Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri…
En koyu özlemleri...
Senin gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime….
Hiç bir yağmur yetmedi….
İçimdeki hasret ateşini küllendirmeyi….
Hiç bir sevgi yetmedi….
Senin özlemini gidermeyi….
Ben her sabah….
Beni sana götürecek yollarda yürüdüm…
Senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca….
Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu…
Hiç anlamadığım güneşle beraber….
Ben de battım bir kez daha...
Geceleri hep uyudum…
Uyudum…
Gün boyu çekdiğim hasreti…
Rüyalarımda…
Biraz olsun giderebilmek için….
Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren…
Zaman…
Hiç bu kadar açıtmamıştı yüreğimi….
Bin bir umutla sarıldığım sabahlar…
Artık hiç doğmaz oldu….
Benim günümde gecemde karanlık şimdi….
Ne ay uğurluyor gecelerimi….
Ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor….
Elimde kaldı umutlarım….
Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık….
İçimde öyle büyük bir boşluk açtın ki….
Bir gün olurda geri dönersen….
Boşluğa sen kendi yaptığınla bile yetinmeyeceksin…..
Orası hep bomboş paramparça kalacak…..
Büsbütün cam kırıklarıyla kaplı kalbim….
Ne zaman seni düşünsem…
Seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem….
O kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime….
Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum….
Hiç bir şey beklemiyorum günden….
Seni bile. …
Varlığında sensizliği yaşamaktansa….
İçimdeki boşluklarla….
Kırıklarla….
Boş umutlarımla sensizken alışırım…
Alışmaya çalışırıyım yokluğuna...

YÜREĞİMDESİN…


Nerede olursan ol yüreğimdesin…
Demiştin ya...
İnanmıştım...
Yanıldığımı…
Ansızın...
Bir nefeste...
Beni soluksuz bıraktığında anladım...
Anladım ki çok uzağım yüreğinden…
Benliğinden…
Ruhundan...
Sesim kısıldı haykıramıyorum..
Sokaklarda yankılanan…
Feryatlarımı duymuyorum..
Çaresizlikten mi kısıldı sesim…
Yok sa sensizlikten mi….
Nerede olursan ol yüreğimdesin demiştin ya ...
İnanmıştım...
Sayıklıyorum...
Yoksun işte yoksun...
Gözyaşları bitti sanılır..
Yürek yanılır…
Göz aldanır..
Yaşların sessizce….
Yüreğe doğru aktığını..
Görebilen var mıdır ….
Özlemekten yorulunca….
Geriye ne kalır yüreklerde…
Bende ruhumu alev alev yakan…
Bir çift siyah göz kaldı senden geriye...
Bir de gözlerinde yakaladığım sonsuz ışık….
Derin….
Dipsiz…..
Sonsuz...
İçinde kaybolmaktan korktuğum….
Kıvılcımlar saçan…..
Yıldızları bile kıskandıran bir çift göz...
Ve o ışık…..
Sayıklıyorum...
Yoksun işte yoksun....
Yüreğindeki sevgi kırıntılarını atıp cebine…
Dudağında boş bir ıslık…
Gözlerinde sahte arayışlarla…
Ne de kolaymış gitmeler...
Sen gidince anladım...
Sen boynu bükük…
Kırık dökük sevgilerden arınırken..
Bıraktığın yüreğe…
Bir kez bile dönüp bakmadan gittin..
İçindeki o bir türlü dolduramadığın…
Koskoca…
Kapkara boşluğa doğru yol alırken..
Farkında mısın hayatın acısına..
Sürüklenen…
Sevgisiz biri olduğunu…
Bunu anladığın gün otur bir yere
Düşün…..
Ve biliyorum..
O gün anlayacaksın..
Ardında bıraktığın yüreğin…
Aslında tüm acılarla kuşandığını...
Son bir hamle yaparak ardına bakacaksın..
Gözlerimi arayacaksın delice..
Affet…..
Diyen gözlerinle geleceksin….
Nerede olursan ol yüreğimdesin demiştin ya...
İnanmıştım...
Şimdi sen gideceksin, git….
Ulaşılmazlığını al ve git….
Bırak beni….
Yarınımı götür…
O yara almaz bencilliğine git….
İçinde gitgide büyüyen…
O yalnızlık gururunu al yanına….
Bırak ve git...
Kibirli arzularına….
Bırak git..
Yillar sonra yaşayacağın
Unutuluşları…
O acımasızlıklarınla bırak ve git…

SUS SÖYLEME…


Biz hiç konuşmasak da anlarız birbirimizi…
Yıllardır hep bunları söyleriz birbirimize…
Sen benim yanımda rahat edersin..
Benimle konuşmayı…
Paylaşmayı seversin…
Birlikte olduğumuzda zaman su gibi akıp gider…
Sığdıramayız zamana yapmak istediklerimizi…
Sohbet etmek ayrı bir güzellik benim için…
Herşeyi konuşabilirim seninle..
Doğadan, teknolojiden, anılardan bahsederiz birbirimize….
Hiç sıkılmayız..
Hani bazen uzun uzun konuşucunca soluklanmak ister ya insan…
Biz birimizle konuşmaya hiç doyamayız…
Özleriz birbirimizi gizlice…
Dökmeyiz bunu belki kelimelere ama biliriz ki…
O özlem hep yüreğimizde…
Bakışlarımız bile konuşur seninle gizli gizli…
Bilinmeyen bir dilde…
Bazen dudaklarımızdan dökülen...
Kelimeler değildir aslında…
Seninle yürekten konuşmalarımızda…
Sadece bakışlarımız anlatır o an…
Ne düşünür ne söylemek isteriz…
Sadece biz biliriz…
Bazen uyurken seni seyrederdim…
Öylece bakardım yüzüne…
Aklımdan seni ne kadar çok sevdiğim geçer sadece…
Hisseder gibi düşüncelerimi hemen sarılırdın bana sıkı sıkı…
O an aklıma gelebilecek kötü düşünceleri kovmak istercesine….
Kollarında olmanın verdiği rahatlıkla dalardım derin uykulara…
Biz gerçek ruh ikiziyiz seninle…
Bu sefer sessizce gidiyorum hayatından…
Daha önce hiç olmadığı kadar sessiz…
ne olur bilemiyorum ama bugün yüreğimde de derin bir sessizlik var…
Sensizliğe alışmaya çalışıyor sanki..

DÜŞLERİN GERÇEĞE DÖNÜŞTÜĞÜ YERDE...


Hepimizin düşleri vardır ...

Düşlerinin peşinde gidenler olur kimi zaman mutlu olurlar, kimi zaman ise hayal kırıklığı yaşarlar..Bende bir düş kurdum kendi dünyamda olmasını istediğim. Çok büyük düşler değildi bunlar..Sonucu mutluluğa dayalı sevgi,saygı dolu huzurlu keyifle yaşayabileceğim düşlerdi...

Duygu seli olmalıydı gökyüzünün mavisini hissettiren, körpe tohumlar yeşertmeliydi içimde derin ormanlar yaratacak kadar güçlü sevgisiyle...Gri günlerin sonunda aydınlık gün olmalıydı iskeleden bakarken ufkun ötesine IŞIĞIM olmalıydı, yol ayrımı olmalıydı hayatımın seçim noktasında...Yaşam denen kısa zamanda anlam olmalıydı ruhumu okşayan, hislerimle büyümeliydi, bitmek tükenmek bilmeyen bir ateş olmalıydı içimi ısıtan...Gizemli bir ASCHK yaşanmalıydı sessiz, derin ama en kıymetlisinden...

ASCHK kırıntılarıylada yetinmeyide bildim zamanında her ne kadar faydası olmasada...Mütevazi olmak yetmiyor belkide, kim bilir belkide çıtayı yükseltmek gerekiyor beklentilerin üzerine düşlerinin çok ötesinde istemek...Geceyi paylaştığım yalnızlıgımda bır kadeh şarap eşilğinde düşlerimle birlikte sorguladım...Neden ? Cevabını asla bulamadığım hayatımdaki en önemli soru...

Düşlerimiz olmasa hayata tutunacak cesaretimiz olurmuydu ? O düşler değilmidir bizi ayakta tutan hayata bağlayan..Blogumun adı bu nedenle ASCHK içinde herşeyin olduğu.. Hayatın bütününü kapsayan sevinçler,üzüntüler,hayal kırıklıkları, sadece ve sadace kendimize sakladığımız sırlarıyla...

Sizlerde değerli düşüncelerinizi paylaşın...düşlerinizin gittiği yere kadar...

Hoşcakalın